28 Ekim 2009 Çarşamba

Taps / Yeşilköy *DYsince1985*

Havanın oldukça sıcak hatta mevsim normallerine göre yüksek olduğu, şaka şaka, mevsim normallerinden konuya dönüyorum hemen. Hava çok sıcak olduğu için soğuk bir bira enfes olacakken, Radmard'ın Taps'ı merak ediyor olmasından dolayı tercih ettik Taps'ı.

Hoşgitmedik galiba, pek kimse sallamadı bizi. Masayı seçip oturduk, arsız mıyız ne? Önce zorlu bir mönü bekleme süreci, daha sonra tercih yapıp sipariş alınması için bekleme süreci, ardından mönüde yazan 20'den fazla bira çeşidinden sadece 6 tanesinin olduğunu öğrenip yeni bir tercih yapma sürecinin ardından siparişlerimizi beklemeye başladık. Gelen biralardan 1 tanesi bizim seçtiğimiz bira değildi. Kalmamış, ondan dolayı başka bir bira getirmişler. Bize soruldu mu peki? Hayır. Bardağa koyulmuş getirildi. İsminde " Brewery " tanımı geçen bir mekanda, bira çeşidi bulamayıp, garson beylerin tercihlerine göre bira getirilmesi komik mi, ironik mi bilemiyorum.

Yemek fiyatları oldukça pahalı. Değer mi değmez mi, deneyerek karar verilebilir ancak bira çeşidi olmamasının üzerine o derece kötü bir hizmete rastlayınca deneyesim gelmedi, yalan olmasın aç değildim tabii bir de.

Garson arkadaşlar yorulmasınlar, onlara zahmet olsun diye pos cihazını biz alıp bardakları biz mi kaldırsak diye düşünmedim değil. Kirli bardaktan hiç bahsetmeyeceğim.

Taps'ın hizmet kalitesini kesinlikle kayda değer bulmadım. Ancak içtiğim bir kadeh " Bohemian Pilsner " kesinlikle yumuşak içimli ve lezzetliydi. Tekrar içmek istediğim bir tat. Ancak bu derece kötü bir hizmetin üzerine Taps'a tekrar gitmek istediğimi sanmıyorum.

Yine de Bohemian Pilsner güzel bir deneyimdi. Taps benim gözümde bundan fazlası değil.

Afiyet olsun.

*DYsince1985*

26 Ekim 2009 Pazartesi

TAPS/ Yeşilköy

Cumartesi günü güzel havayı değerlendirmek için Yeşilköy sahile indik sevgili dysince1985 ile. Karnımızı daha önce doyurduğumuz için sahilde biraz yürümek ve bir şeyler içmek planıyla yola çıktık. Deniz havasını içimize çektikten sonra yorgunluk atmak için daha önceden gözümüze takılan TAPS'i seçtik. Bir çok mecrada hakkında çok olumlu şeyler duyduğumuz mekanı ilk kez denedik.

TAPS'in en önemli özelliği taze bira üretip satması. Biz de bunu merak ettiğimiz için menüden kocaman birer bardak bira seçtik. Fakat istediğimiz biralar gelmedi. Üstüne üstlük istemediğimiz biralar geldi. Strong Ale istedik, Heffenweiser getirdiler. Heffenweiser buğday birasıdır, filtre edilmediği için de açık renkli ve bulanıktır. Oysa ben koyu renkli ve berrak bira sevdiğim için Strong Ale istemiştim. İstediğimiz diğer bira da Vienna Lager idi fakat ne yalan söyleyeyim, gelen bira bir lager için fazlasıyla sert ve acıydı. İstediğimiz diğer biraları da bulamayınca Vienna lager ve Pilsner almak zorunda kaldık. Zaten menüde gözüken 20'den fazla bira çeşidinden sadece 6 tanesi bulunuyormuş. bunların da üç tanesi Pilsner. Yani bizim Efes'imize tad olarak çok yakın. Farklı bir tat bulamadıktan sonra taze bira içmek için TAPS'e gitmenin bir anlamı kalmıyor tabi.

Mekan, geniş bahçesi ve güzel dekorasyonu ile gerçekten etkileyici. Fakat Her zaman olduğu gibi personel kesinlikle çok kalitesiz. Başta da dediğim gibi, müşteriyi salak yerine koyup istemediğimiz birayı kakalamaya çalışabilecek kadar alıklar. Ayrıca müşterinin yanında kakara kikiri yapmaktan da çekinmiyorlar. Kendi günlük muhabbetlerine servis yaparken bile devam ediyorlar. Bu kadar kötü bir servise göre de gerçekten çok pahalı.

Menüde yemeklerin fiyatına şöyle bir göz attımda... Birileriyle iş için falan orada buluşmak zorunda kalmadığım, bu esnada deli gibi aç olmadığım ve hesabı da karşı tarafın ödemediği sürece yemek yiyebileceğimi sanmıyorum. fiyatlar hakkında örnek vermek gerekirse altı adet kızarmış kanat 20 lira üstü bir fiyataydı, yanlış hatırlamıyorsam. Et ve tavuk ızgaralar da 20 - 45 lira aralığında.

Bir çok mekan sahibinin başını yakan en önemli şey personel oluyor genellikle. Konsept güzel, yemekler harika ama personel... Neyse... Çoğu işletmecinin bu konuda hiç suçu yok. Çünkü piyasada bulabilecekleri servis personelinin kalitesi aşağı yukarı belli. Kendi personelini yetiştirmek de bir o kadar zor. Hele hele bir çok mekanın ömrü 2-3 yıl olunca imkansız denebilir.

SÖzü bağlayacak olursak, TAPS Yeşilköy yine de tu kaka edilecek bir yer değil. Paranız varsa, yolunuz düştüyse ve bira içmeyi seviyorsanız deneyin derim. Bu kadar olumsuz eleştiriye rağmen yine de bulunduğu sokaktaki başka bir mekandan çok çok kaliteli. Aynı sokaktaki bu mekan için bekleyiniz.

Afiyet olsun efendim...

Yanyalı Fehmi Lokantası/ Kadıköy - Benim Gözümden

Yanyalı Fehmi, Kadıköy'de yıllardan beri hizmet veren güzel bir esnaf lokantası. Yani öyleymiş. Kadıköy''de doğup büyümediğim için bilmezdim ben. Sonra büyüdük, bu yeme içme işlerine bulaştık da öğrendik.

İyiki de öğrenmişiz. Yanyalı Fehmi, Türk yemekleri konusunda gerçekten ustalığını konuşturan bir şefe sahip. Ama sevdiceğimin bir önceki yazıda belirttiği gibi malesef dönerleri fecaat. Çok kötü çok! Pilav konusunda ise ortalamanın üstünde olsalar bile malesef ününden beklenen bir ürünü sunamıyor. bunu dışında denediğimiz tüm ürünler gayet iyiydi. Özellikle çorbalar...

Yanyalı Fehmi'de karşıma çıkan ve hiç hoşuma gitmeyen bir şey küver denilen rezillik. Artık sadece üç kuruşluk meyhanelerde sarhoş müşteriyi soymanın bir yolu olarak kullanılan bu küver (ekmek-su) denilen şey benim gibi bir çok müşteriyi bir daha bu tarz mekanlara gitmekten alıkoyuyor. Buna rağmen, Yanyalı Fehmi'nin sunduğu ekmekler özel imal ediliyor ve gayet lezzetli. Keşke şu Küver saçmalığına girmeselerdi de sırf o ekmeği yiyebilmek için her yolum düştüğünde güzel et suyuna çorbalarından içseydim.

Radmard

25 Ekim 2009 Pazar

Yanyalı Fehmi Lokantası / Kadıköy *DYsince1985*

Kadıköy'de ne yiyelim, nerede yiyelim diye düşünüp bakınırken gördüğümüz ve benim şu ana kadar o caddeden defalarca geçmiş olmama rağmen görmediğime şaşırdığım, ilk görünüşte küçük bir lokanta Yanyalı Fehmi.

Balık pazarı girişinde, dışarıdan bakıldığında küçük bir mekan gibi gözüküyor, pek dikkat çekmiyor, görmediğim için kendimi de aklıyorum tabii biraz. Girişteki salonun dışında bir de arka tarafta salon var. O salon'da küçük bir alabalık havuzu bulunuyor, seçip beğendiğinizi yiyebilirsiniz su sesi eşliğinde.

Girişte bir kaç tane masa bulunan bölümü ben arka tarafa göre çok daha doğal ve rahat buldum. Belki arka salonda, Türk sanat müziği seven kişiye bile ağır gelebilen o müzikler çalmasa, ki o kişi ben oluyorum, o kadar kasvetli, ağırlık veren bir ortam olmayabilirdi. Zaten renkler koyu, ışıklar loş ve havuzdan gelen ses ortamı yeterince ağır yaparken, müzikler aslında ortama uygun olmasına rağmen insanda yemeği geçiştirip oradan çıkma isteği uyandırıyor. Benim için, üzerime çöken kasvet eşliğinde yemek yemeye çalışmak zordu, yaşlandığımı hissettim sanki, az kalsın " Heeey gidi heey! Geçti bizden. " psikolojisine düşüyordum. Evet, kesinlikle huzursuz hissettim!

Tekrar ciddiyete bürünürsek; Osmanlı-Türk mutfağı sunuyorlar, çeşitleri fazla, özellikle de çorba konusunda. Tencere yemeği yenilmesi gereken bir yer çünkü döner masaya soğuk ve yağ tabakası tutmuş bir durumda gelebiliyor ya da beni sevmediler belki, ne bileyim. Çorba konusunda iyilermiş, denemediğim için Radmard'ın fikirini aktarıyorum utanmadan. Güveçleri sadece karın doyurmalık, pirinç pilavları ise lezzetsiz ve pirinçler ayrı durmaktan çok kütle halinde, hep beraberler, adeta erkekseniz teker teker gelin denilesice bir komünite oluşmuş.

Gelelim lokantanın en iyi bulduğum yanına. İlgi ve servis gerçekten iyi. Fiyat performans açısından daha iyi bir alternatif bulunamadığında gidilip, sıcak yemekleri denenebilir. Ancak fiyatları zaten gayet pahalıyken, bunun üzerine bir de yenen iki dilim ekmeğin parasını almaları başka zamanlarda diğer yemeklerini deneme fikrinden uzaklaştırıyor, beni gayet uzaklaştırdı, bir koşarak kaçmadığım kaldı.

Gidilecekse eğer, bence lezzet konusunda beklenti içine girmemek ve benim gibi " Oleeey. Ev yemekleri. " diyerek coşmamak yerinde olur.

Afiyet olsun.
*DYsince1985*