10 Kasım 2009 Salı

Nizam Pide Salonu/ Beyoğlu *Radmard*

Doğma büyüme İstanbul'lu olmama rağmen İstanbul'u biraz geç tanıdım. Üniversiteyi Ankara'da okumanın getirdiği dezavantajlardan birisi de bu. Yılların Nizam Pide'sini de okul bitip de tekrar İstanbul'a döndüğüm 2003 senesinden sonra keşfettim.

Nizam'ın biri Büyükparmakkapı Sk. diğeri de Kamer Hatun Caddesi'nde olmak üzere iki şubesi var. Bunlardan Büyükparmakkapı, daha yol üstü olduğu için genelde öğle yemekleri için idealken, diğer şube cuma-cumartesi akşamları içme öncesi karın doyurmak için gayet uygun.

Yemeklere gelince, Nizam adı üzerinde bir pide salonu. Karadeniz pidesi yapıyorlar ve bence bunu çok iyi yapıyorlar. Yıllarca Karadeniz'de adım atmadığım yer kalmadığı için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Karadeniz'de hiç bir yer bu pideyi Nizam kadar iyi yapamıyor. Zaten şöyle de bir şey var, eğer taşrada bir yemeği iyi yapabilen bir usta varsa soluğu en kısa sürede İstanbul'da alır. Bir yemeğin kökeni neresi olursa olsun en iyisi hep İstanbul'dadır. Bu, geçen hafta Güneydoğu gezisinden yeni dönen babamın bir kaç istisna dışında oralar için de onayladığı önerme oldu.

Ne diyorduk? Pideler... Çok çeşitli ve fantastik isimlere sahip pideleri de olan fakat benim gönlümü en sade haliyle mantar - kaşar, ve pastırma - kaşar ile çalan pidecidir. Pidelerin hamuru ne çok ince ne çok kalın, ne elde dağılan cinsten ne de lastik gibi diş kesmez cinsten. Kullanılan unun kalitesi pidenin tadına ve kokusuna yansıyor. Bir de fırından çıkar çıkmaz üzerine sürülen tereyağı var ki... Nizam'ın her iki şubesinde de pide dışında yemekler var. Lokanta tarzı sulu yemekler, döner ve kebap gibi... Ama ben bugüne kadar içeriye girip de pideden başka bir şey yemedim, o yüzden diğer yemekler hakkında bir şey diyemiyorum. Ha ama tatlılardan sütlaç konusunda bir iki şey söyleyebilirim. Sütlü tatlıları seviyorsanız gittiğinizde mutlaka yiyin. Üzerine bol fındık deöktürmeyi ihmal etmeyin sakın. Klasik sütlaçtan çok daha kuvvetli bir aroma, fındıkla birleşince damakta daha kalıcı bir tatla karşılaşacaksınız.

Beyoğlu civarında sevgili Dysince1985 hanımla birlikte canımız pide çektiğinde aklımıza gelen tek yerdir. Evet ünlüdür, harc-ı alemdir, bilmeyeni döverler ama bana güvenin. Verdiğiniz paranın hakkını alabileceğiniz ve güvenerek yiyebileceğiniz bir yer.

Afiyet olsun...

*Radmard*

2 Kasım 2009 Pazartesi

Bolu Et Lokantası / Beşiktaş * Radmard *

Yatılı başladığım lise günlerinden beri dışarıda yemek yemeyi severim. Okulun kötü yemeklerinden dolayı zorunlu olarak başladığım bu alışkanlık daha sonra giderek bir keyfe dönüştü. Bu keyfin en büyük parçası yemeklerden alınan haz ise de en önemli parçası yemek yenilen yere duyulan güvendir.

Pek yemek seçtiğim söylenemez, kebaba da hastayım fast fooda da. Ama gönül telimi titreten yemekler hep esnaf lokantalarında yediklerim olmuştur. Ekseriyetle de istanbul'da... Malum, şehrimiz her şeyin olduğu gibi lokantaların da başkenti.

Esnaf lokantaları da kendi içlerinde sınıflara ayrılır. (esnaf da Arapça "sınıf" kelimesinin çoğul halidir zaten. Neyse...) Artık esnaf lokantalığını geçmiş, marka olmuş, holding olmuş Konyalı gibi üst sınıflar varken 4 çeşit yemek 3 tl'ciler de vardır. Fakat benim asıl ilgimi çeken lokantalar, sayıları pek fazla olmayan, küçük esnafa hitap eden orta sınıf lokantalardır. Kendileri de esnaf oldukları için müşteri kitlesiniçok iyi tanıyan ve bekleneni en iyi şekilde karşılayan bu yerlerde yemek yerken çok bir isteğiniz yoktur. Ödediğiniz paraya karşılık olarak karnınız doymuş olarak ayrılmanız ve öğlen yediklerinizin akşam midenizini çamaşır makinesine çevirmemesi yeterlidir. Ama bir de bu lokantalara özgü spesyaller bulursanız gerçekten şanslısınız demektir. Çünkü ustanın maharetine göre çok farklı lezzetler sizleri bekliyor olabilir.

Bolu Et Lokantası da bu orta sınıf esnaf lokantalarına denk düşer. Beşiktaş ve çevresinde öğrencilik yapan, Kabataş ve Ziya Kalkavan ADML'nin yatılıları ile Galatasaray, MSGSÜ ve Yıldız Teknik öğrencilerinin çok iyi bildikleri bir adrestir. Dedim ya, beklentimiz zaten çok da yüksek değil diye, bolu et lokantası tam olarak verdiğiniz paranın karşılığını tamı tamına size teslim eden bir lokantadır. Yemeğidir şuyudur, buyudur, girmeye gerek yok. Yemekler tazedir, lezzetlidir ve bütçenizi yormaz. Garsonlar saygılıdır ve işlerini bilirler. Lokantanın sahipleri de kanaatkardır, kimsenin gırtlağından geçenin hesabını yapmazlar. Bir yemeğin ücreti neyse inanın daha ucuza olmuyordur. Ben kefilim. Bu önermemizi sevgili dysince1985'in favori yemeği üzerinden örnekleyecek olursak, musakka tutturması gerçekten zor bir yemektir. Bir kere lezzeti oluşturan bir çok faktör vardır. Yaparken bol yağ kullanmak gerekir. Kıymalı olduğu için biraz da masraflıdır. Asıl önemlisi patlıcanın lezzeti de aynı tarladan olsa bile her zaman tutmaz, mutlaka acı bir tanesi denk gelir. Ben Ziya Kalkavan'da tedrisat eylemiş olsam da bu lokantayı Yıldız'daki yüksek lisans günlerimde tanıdım. O günden bu yana yediğim hiç bir musakkanın lezzetinde falso görmedim. Kullandıkları patlıcan her zaman kaliteli ve lezzetli, kıyma her zaman taze ve kızartma yağı her zaman hafiftir. Beni hiç bir zaman eve midemde ağrıyla göndermediler. Üstelik yediğim en iyi musakkaları da annem veya kendim değil Bolu Et Lokantası yapmıştır. İtiraf deyim, ben bile tutturamıyorum.

Lokanta sahipleri kanaatkardır dedik ya, özellikle öğrencilere çok büyük iltimas geçerler. Öğrenciye yemekler hem indirimli hem de torpillidir. Gerçi Bolu'da yarım porsiyon isterseniz, bir çok yerdeki tama eş değer bir şey koyarlar önünüze. Örneğin İstiklal üzerindeki Afacan veya Piknik'deki bir porsiyonluk tabaklar burada yarım porsiyon içindir.

Son olarak işletmedeki devamlılık Bolu'daki yemek ve servis kalitesinin sebebidir kanımca. Sahipleriyle hiç tanışmadım ama her daim işlerinin başında olduklarını görüyorum. Ben müdavimi olduğum 6 yıldır demirbaş garsonları hep orada buldum. Benden daha eski müdavimler onların gençliklerini hatırlıyorlarmış. Eleman sirkülasyonunun bu kadar yoğun olduğu yemek sektöründe aynı iş yerinde en az 10 yıl garson olarak kalabilmek, sebat etmek aynı zamanda iş verenin de iyi niyetine bağlıdır diye düşünüyorum.

Bolu Et Lokantası özelinde işini gerçekten iyi yapan esnaf lokantalarına bir selam göndermeyi borç bilirim. Özellikle de Talimhane'den Dolapdere'ye inen Taksim caddesi üzerinde bulunan Kilim Et Lokantası'na. İnanılmaz ucuz fiyatları ve fiyatına göre gerçekten kaliteli yemekleriyle Dolapdere'de oturduğum dönemler beni aç bırakmamışlardı. Sağolsunlar...

Afiyet olsun...

*Radmard*

1 Kasım 2009 Pazar

Nizam Pide Salonu / Beyoğlu *DYsince1985*

Pide yemenin en güvenilir adreslerinden biri.

Pide yemenin risk olmadığı, muhtemelen malzemeler taze hazırlanıp, çok bekletilmediği için mideye zararı dokunmayan, temiz pide salonu'dur Nizam.

Beyoğlunda bir merkez ve bir şube olmak üzere, iki ayrı adreste salonu vardır. Benim tercihim daha çok Büyükparmakkapı sokaktaki şubesi. Çünkü çok daha rahat ve sıcak bir ortamı var. Diğer şube daha büyük ama koyu renk ve yerel havası olan dekorasyandan mı bilemiyorum, kesinlikle oldukça kasvetli. İyi de, o şube nerede derseniz, yerini bir türlü elimle koymuş gibi bulamıyorum. Eğer siz önünden geçerseniz ve Büyükparmakkapı sokak değilse orasıdır, telaşa mahal yok yani.

Mönü bakımından bence makul sayıda seçenekler mevcut. Nizam Special ile başlayalım. Bol çeşitli malzeme ve yuvarlak şekliyle kendisine Türk pizzası diyebiliriz. Peynir severler için Trabzon peynirli pide tüm sevenlerine geliyor. Mantar severleri de unutmamışlar, mantarlı pizzaları da, mantar sevmeyen bana göre bile güzeldi. Klasik, tek lezzet severler için kaşarlı, kıymalı, kuşbaşılı, sucuklu ve pastırmalı pide çeşitleri de var ve her birinde ayrı ayrı başarılılar ama benim gönlüm her daim kuşbaşılı ve pastırmalıdan yana.

Bunlarından dışında kavurmalı - yumurtalı, kuşbaşılı - kaşarlı, kavurmalı - kaşarlı gibi karışık kombinasyonlar da tercih edilebilir, güzel de olur, benden söylemesi. Ama Nizam'ın en özel pidesi Doktor Nizam adını verdikleri kaşar + kuşbaşı + sarımsak sosu üçlüsünden oluşan pidesi. Malzemelerin birbirine çok yakıştıkları enfes bir pide.

Hizmet kalitesinden bahsedersek, arada bir yanlış sipariş almaları ya da geç sipariş almaları (yine arada bir) dışında bir problem yok. Fiyat olarak esnaf lokantası olmadığı için çok cüzi fiyatları yok ama fiyatlara fazla da diyemem. Lezzetler zaten ödenen paranın hakkını veriyor.

Bunun dışında kuru fasulye, sebzeli kebap, pilav gibi ev yemekleri ve çorba çeşitleri de bulunuyor. Hatta Paça çorbaları oldukça meşhur ama benim işkembe ve tayfasıyla aram oldukça açık.

Eğer yemeğin üzerine tatlı yiyebilecek yeriniz kaldıysa, sütlacı üzerine fındık, fındık-üzüm, bal-muz gibi kombinasyonlarla sunuyorlar.

Nizam pide salonu, lezzet ve hizmet kalitesinde düşüş olmadığı sürece, pide yenilebilecek en doğru adres.

Afiyet olsun.
*DYsince1985*

Bolu Et Lokantası / Beşiktaş *DYsince1985*

Beşiktaş'ta küçük bir esnaf lokantasıdır Bolu Et Lokantası. Bildiğiniz esnaf lokantası gibi sade bir alt salon ve üst katta ek bir salonu vardır. Ben üst kat cam kenarı masalardan birine oturmayı sevsem de, üst salon her zaman açık olmaz. Ama haklıdırlar çünkü günün belirli saatlerinde alt salon gelen müşterilere yeter.

Leziz ev yemekleri yaparlar. Aynı yemeği ne zaman yerseniz yiyin, hep aynı lezzeti karşılar. Patlıcan musakkası her daim nefis'tir, pirinç pilavı her daim tane tane ve güzel. Patlıcan hayranı bir insan olarak, sadece musakkalarının lezzetinden bahsedersem haksızlık etmiş olurum Bolu Et Lokantasına. Bamya yemeğini her yerde yiyemem ama Bolu Et Lokantası hep pişmekten ölmemiş, kendini salmamış, pişmeden önceki şeklini koruyan Bamyalar yapar. Ispanak yemekelrini denemedim henüz ama her zaman temiz oldukalrı için denemeye değer olduğunu düşünüyorum ama önce Ispanak'a ısınmam gerek. Kadınbudu köftesinin güzel olduğunu Radmard'ın tabağından çaldığım bir parça köfteyle keşfettim.

Kavurma ve karnıyarık kesinlikle leziz ve gittiğim zaman hangisini tercih edeceğim konusunda zorlandığım yemekler. Macar tavuğu ise normalde pek tercih ettiğim bir yemek değildir ama denediğim kadarıyla oldukça iyiydi. Rendelenmiş salatalık ve kıyılmış dereotu ile yaptıkları Cacık her gittiğimde yemeğime eşlik eder.

Şu ana kadar lezzetli bulmadığım tek yemekleri, muhtemelen kızartmayıp, direk haşlayarak pişirdikleri ve bu nedenle gerektiği gibi olmadığını tahmin ettiğimiz (evet, ben ve sevgili sevgilim Radmard) İzmir köftesi. Ee, diğer yemeklerin lezzetinin yanında bu kadar olur, nazar boncuğu diyelim.

Temiz ve güzel yemeklerin üzerine fiyatı oldukça uygundur. Eskiden çok daha ucuzdu, son gidişimizde gördük ki fiyatlar biraz artmış. Ama temizliğine güvenerek içiniz rahat yemek yiyip, yemeklerin lezzeti beklentilerinizi karşılayınca, eskisine göre pahalı sayılsa bile, lezzetin ve temizliğin hakkını veremeyen lokantaların yanında hala hesaplı kalabilen fiyatı gayet makul.

Kesinlikle gidilip yemekleri denenmesi gereken, uygun fiyatlı ve temiz bir esnaf lokantası Bolu Et Lokantası. Ama gidipte üst katta cam kenarına oturmayın. Benim yerim orası.

Afiyet olsun. Zaten mutlaka olacaktır Bolu Et Lokantasında.
*DYsince1985*

28 Ekim 2009 Çarşamba

Taps / Yeşilköy *DYsince1985*

Havanın oldukça sıcak hatta mevsim normallerine göre yüksek olduğu, şaka şaka, mevsim normallerinden konuya dönüyorum hemen. Hava çok sıcak olduğu için soğuk bir bira enfes olacakken, Radmard'ın Taps'ı merak ediyor olmasından dolayı tercih ettik Taps'ı.

Hoşgitmedik galiba, pek kimse sallamadı bizi. Masayı seçip oturduk, arsız mıyız ne? Önce zorlu bir mönü bekleme süreci, daha sonra tercih yapıp sipariş alınması için bekleme süreci, ardından mönüde yazan 20'den fazla bira çeşidinden sadece 6 tanesinin olduğunu öğrenip yeni bir tercih yapma sürecinin ardından siparişlerimizi beklemeye başladık. Gelen biralardan 1 tanesi bizim seçtiğimiz bira değildi. Kalmamış, ondan dolayı başka bir bira getirmişler. Bize soruldu mu peki? Hayır. Bardağa koyulmuş getirildi. İsminde " Brewery " tanımı geçen bir mekanda, bira çeşidi bulamayıp, garson beylerin tercihlerine göre bira getirilmesi komik mi, ironik mi bilemiyorum.

Yemek fiyatları oldukça pahalı. Değer mi değmez mi, deneyerek karar verilebilir ancak bira çeşidi olmamasının üzerine o derece kötü bir hizmete rastlayınca deneyesim gelmedi, yalan olmasın aç değildim tabii bir de.

Garson arkadaşlar yorulmasınlar, onlara zahmet olsun diye pos cihazını biz alıp bardakları biz mi kaldırsak diye düşünmedim değil. Kirli bardaktan hiç bahsetmeyeceğim.

Taps'ın hizmet kalitesini kesinlikle kayda değer bulmadım. Ancak içtiğim bir kadeh " Bohemian Pilsner " kesinlikle yumuşak içimli ve lezzetliydi. Tekrar içmek istediğim bir tat. Ancak bu derece kötü bir hizmetin üzerine Taps'a tekrar gitmek istediğimi sanmıyorum.

Yine de Bohemian Pilsner güzel bir deneyimdi. Taps benim gözümde bundan fazlası değil.

Afiyet olsun.

*DYsince1985*

26 Ekim 2009 Pazartesi

TAPS/ Yeşilköy

Cumartesi günü güzel havayı değerlendirmek için Yeşilköy sahile indik sevgili dysince1985 ile. Karnımızı daha önce doyurduğumuz için sahilde biraz yürümek ve bir şeyler içmek planıyla yola çıktık. Deniz havasını içimize çektikten sonra yorgunluk atmak için daha önceden gözümüze takılan TAPS'i seçtik. Bir çok mecrada hakkında çok olumlu şeyler duyduğumuz mekanı ilk kez denedik.

TAPS'in en önemli özelliği taze bira üretip satması. Biz de bunu merak ettiğimiz için menüden kocaman birer bardak bira seçtik. Fakat istediğimiz biralar gelmedi. Üstüne üstlük istemediğimiz biralar geldi. Strong Ale istedik, Heffenweiser getirdiler. Heffenweiser buğday birasıdır, filtre edilmediği için de açık renkli ve bulanıktır. Oysa ben koyu renkli ve berrak bira sevdiğim için Strong Ale istemiştim. İstediğimiz diğer bira da Vienna Lager idi fakat ne yalan söyleyeyim, gelen bira bir lager için fazlasıyla sert ve acıydı. İstediğimiz diğer biraları da bulamayınca Vienna lager ve Pilsner almak zorunda kaldık. Zaten menüde gözüken 20'den fazla bira çeşidinden sadece 6 tanesi bulunuyormuş. bunların da üç tanesi Pilsner. Yani bizim Efes'imize tad olarak çok yakın. Farklı bir tat bulamadıktan sonra taze bira içmek için TAPS'e gitmenin bir anlamı kalmıyor tabi.

Mekan, geniş bahçesi ve güzel dekorasyonu ile gerçekten etkileyici. Fakat Her zaman olduğu gibi personel kesinlikle çok kalitesiz. Başta da dediğim gibi, müşteriyi salak yerine koyup istemediğimiz birayı kakalamaya çalışabilecek kadar alıklar. Ayrıca müşterinin yanında kakara kikiri yapmaktan da çekinmiyorlar. Kendi günlük muhabbetlerine servis yaparken bile devam ediyorlar. Bu kadar kötü bir servise göre de gerçekten çok pahalı.

Menüde yemeklerin fiyatına şöyle bir göz attımda... Birileriyle iş için falan orada buluşmak zorunda kalmadığım, bu esnada deli gibi aç olmadığım ve hesabı da karşı tarafın ödemediği sürece yemek yiyebileceğimi sanmıyorum. fiyatlar hakkında örnek vermek gerekirse altı adet kızarmış kanat 20 lira üstü bir fiyataydı, yanlış hatırlamıyorsam. Et ve tavuk ızgaralar da 20 - 45 lira aralığında.

Bir çok mekan sahibinin başını yakan en önemli şey personel oluyor genellikle. Konsept güzel, yemekler harika ama personel... Neyse... Çoğu işletmecinin bu konuda hiç suçu yok. Çünkü piyasada bulabilecekleri servis personelinin kalitesi aşağı yukarı belli. Kendi personelini yetiştirmek de bir o kadar zor. Hele hele bir çok mekanın ömrü 2-3 yıl olunca imkansız denebilir.

SÖzü bağlayacak olursak, TAPS Yeşilköy yine de tu kaka edilecek bir yer değil. Paranız varsa, yolunuz düştüyse ve bira içmeyi seviyorsanız deneyin derim. Bu kadar olumsuz eleştiriye rağmen yine de bulunduğu sokaktaki başka bir mekandan çok çok kaliteli. Aynı sokaktaki bu mekan için bekleyiniz.

Afiyet olsun efendim...

Yanyalı Fehmi Lokantası/ Kadıköy - Benim Gözümden

Yanyalı Fehmi, Kadıköy'de yıllardan beri hizmet veren güzel bir esnaf lokantası. Yani öyleymiş. Kadıköy''de doğup büyümediğim için bilmezdim ben. Sonra büyüdük, bu yeme içme işlerine bulaştık da öğrendik.

İyiki de öğrenmişiz. Yanyalı Fehmi, Türk yemekleri konusunda gerçekten ustalığını konuşturan bir şefe sahip. Ama sevdiceğimin bir önceki yazıda belirttiği gibi malesef dönerleri fecaat. Çok kötü çok! Pilav konusunda ise ortalamanın üstünde olsalar bile malesef ününden beklenen bir ürünü sunamıyor. bunu dışında denediğimiz tüm ürünler gayet iyiydi. Özellikle çorbalar...

Yanyalı Fehmi'de karşıma çıkan ve hiç hoşuma gitmeyen bir şey küver denilen rezillik. Artık sadece üç kuruşluk meyhanelerde sarhoş müşteriyi soymanın bir yolu olarak kullanılan bu küver (ekmek-su) denilen şey benim gibi bir çok müşteriyi bir daha bu tarz mekanlara gitmekten alıkoyuyor. Buna rağmen, Yanyalı Fehmi'nin sunduğu ekmekler özel imal ediliyor ve gayet lezzetli. Keşke şu Küver saçmalığına girmeselerdi de sırf o ekmeği yiyebilmek için her yolum düştüğünde güzel et suyuna çorbalarından içseydim.

Radmard

25 Ekim 2009 Pazar

Yanyalı Fehmi Lokantası / Kadıköy *DYsince1985*

Kadıköy'de ne yiyelim, nerede yiyelim diye düşünüp bakınırken gördüğümüz ve benim şu ana kadar o caddeden defalarca geçmiş olmama rağmen görmediğime şaşırdığım, ilk görünüşte küçük bir lokanta Yanyalı Fehmi.

Balık pazarı girişinde, dışarıdan bakıldığında küçük bir mekan gibi gözüküyor, pek dikkat çekmiyor, görmediğim için kendimi de aklıyorum tabii biraz. Girişteki salonun dışında bir de arka tarafta salon var. O salon'da küçük bir alabalık havuzu bulunuyor, seçip beğendiğinizi yiyebilirsiniz su sesi eşliğinde.

Girişte bir kaç tane masa bulunan bölümü ben arka tarafa göre çok daha doğal ve rahat buldum. Belki arka salonda, Türk sanat müziği seven kişiye bile ağır gelebilen o müzikler çalmasa, ki o kişi ben oluyorum, o kadar kasvetli, ağırlık veren bir ortam olmayabilirdi. Zaten renkler koyu, ışıklar loş ve havuzdan gelen ses ortamı yeterince ağır yaparken, müzikler aslında ortama uygun olmasına rağmen insanda yemeği geçiştirip oradan çıkma isteği uyandırıyor. Benim için, üzerime çöken kasvet eşliğinde yemek yemeye çalışmak zordu, yaşlandığımı hissettim sanki, az kalsın " Heeey gidi heey! Geçti bizden. " psikolojisine düşüyordum. Evet, kesinlikle huzursuz hissettim!

Tekrar ciddiyete bürünürsek; Osmanlı-Türk mutfağı sunuyorlar, çeşitleri fazla, özellikle de çorba konusunda. Tencere yemeği yenilmesi gereken bir yer çünkü döner masaya soğuk ve yağ tabakası tutmuş bir durumda gelebiliyor ya da beni sevmediler belki, ne bileyim. Çorba konusunda iyilermiş, denemediğim için Radmard'ın fikirini aktarıyorum utanmadan. Güveçleri sadece karın doyurmalık, pirinç pilavları ise lezzetsiz ve pirinçler ayrı durmaktan çok kütle halinde, hep beraberler, adeta erkekseniz teker teker gelin denilesice bir komünite oluşmuş.

Gelelim lokantanın en iyi bulduğum yanına. İlgi ve servis gerçekten iyi. Fiyat performans açısından daha iyi bir alternatif bulunamadığında gidilip, sıcak yemekleri denenebilir. Ancak fiyatları zaten gayet pahalıyken, bunun üzerine bir de yenen iki dilim ekmeğin parasını almaları başka zamanlarda diğer yemeklerini deneme fikrinden uzaklaştırıyor, beni gayet uzaklaştırdı, bir koşarak kaçmadığım kaldı.

Gidilecekse eğer, bence lezzet konusunda beklenti içine girmemek ve benim gibi " Oleeey. Ev yemekleri. " diyerek coşmamak yerinde olur.

Afiyet olsun.
*DYsince1985*